Hukuk Üretiminde Bürokrasinin Rolü
Günlük hayatımızda vicdana, akla, hayata uymadığını düşündüğümüz iş ve işlemlere “hak var hukuk var” diye isyan ederiz. Siyasetçilerin dilinden duyduğumuz “hukuk devleti, hukukun üstünlüğü” kavramı çağdaş bir devlet ölçüsü ve kutsal bir kavram olarak sunulur.
Kavramlar düşüncelerimizin yapı taşlarıdır. Eğer kavramları kafamızda belirginleştiremiyorsak düşüncelerimiz de berraklaşmaz. Bu nedenle yazıda geçen kavramlara açıklık getirmek düşünceleri anlaşılır kılacaktır.
Yalnız şu var ki, sosyal kavramlar tarihsel süreç içinde farklı anlam ve sınırlamalarla tanımlandığından kavramlarla ilgili hep farklı algılamalar olagelmiştir. Ancak her tanımlamada gerçekliğin bir bölümü odak alınarak gerçeğin tamamı gibi sunulmasıyla birlikte tüm tanımları yan yana koyarak bunları gerçeğin aydınlatılmasında birer pencere gibi görebiliriz.
Hukuk Nedir?
Hukuk kelime olarak hakların çoğuludur. Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen kuralların bütününe hukuk diyoruz.
Hukuk kurallarını toplumu düzenleyen diğer din kuralları, ahlak kuralları örf ve adetlerden ayıran en önemli özellik, bu kurallara uyulmadığı takdirde devletin bir yaptırımının bulunmasıdır. Diğer taraftan hukuk kuralları sosyal gerekliliklere ve hayatın değişkenliklerine göre değişime açık olması ve üretilebilir olmasıdır. Hukuk kurallarıyla akla, vicdana ahlaka uymayan sosyal alışkanlıklarla ilgili düzeltici normlar konulabilmektedir.
Hukukun Amacı ve Görevi Nedir?
Hukukun nihai amacı adaletli bir devlet ile huzur ve güven içinde yaşayan bir toplumu inşa etmektir. Hukukun görevi adalet üzere devletin yargılama, cezalandırma yetkisini kullanması, toplumsal uzlaşı içinde hakça bir toplum düzenini sağlamasıdır.
Hukukta İki Farklı Anlayış
Hukukun tarihsel serüveninde iki farklı anlayış vardır.
a) Doğal Hukuk (olması gereken hukuk) her yerde her zaman için geçerli en üstün ve mükemmel olduğu ileri sürülen hukuk kuralları bütününe doğal hukuk denmiştir. Doğal hukuk insan aklının, etik değerlerin ve ilahi emirlerin ışığı altında var olduğu düşünülen ideal bir hukuku temsil eder. Aslında olması gereken hukuk; akla, vicdana, ahlaka uyumlu bir adalet idesidir. Doğal hukuk anlayışı, belirsiz oluşu ve hayatın gerçekleriyle uyuşmadığı yönünde eleştirilmiştir.
b) Pozitif Hukuk (olan hukuk) belli bir ülkede belli bir zamanda yetkili devlet organlarınca çıkarılmış ve maddi yaptırıma bağlanmış kurallar bütününe denmektedir. Pozitif hukuk devlet tarafından üretilen hukuktur. Hukuk bürokrasi ve siyaset kurumları tarafından üretilmektedir.
Güçlü çıkar gruplarının, siyaset ve güç odaklarının ve sosyal gerekliliklerin etkisiyle oluşan pozitif hukukun kanun koyucunun iradesinde somutlaştığı kabul edilir. Pozitif hukuk somut ve uygulanan bir hukuktur. Doğal hukuk gibi bir ideali değil bir gerçekliği yansıtır. Pozitif hukukun ideal hukuktan koparak belli ideolojilerin aracı olarak kullanılabileceği ileri sürülmüştür.
Pozitif hukuk her ne kadar devlet tarafından üretilen bir hukuk ise de doğal hukuktan tamamen kopuk yani adalet idesinden nasibini almamış bir hukuk olarak görmek yanlıştır. Aslında pozitif hukuk ideal hukuka yaklaştığı ölçüde gerçek hukuka doğru yol alır.
Hedef Adaletli Bir Devletin İnşasıdır.
Kutsal kitabımız Kuranda “Şüphesiz Allah âdil davrananları sever.”(mümtehine suresi) hükmü yer almaktadır. Anayasamızın 2 nci maddesinde devletin adalet anlayışı içinde bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır.
Demokrasi cumhuriyetin nitelikli hali, hukuk devleti demokrasinin nitelikli hali, adaletli bir devlet ise hukuk devletinin nitelikli halidir. Hukuk devletinin nihai amacı adaletli bir devleti oluşturmaktır. Adaletli bir devlette ideolojik dayatmaların, çıkar grupları ve güç odaklarının egemenliği söz konusu olmaz. Bizatihi adalet; devletin amacı, temeli ve hâkimidir. Adaletli devlet; güçlünün zayıfı ezmediği, toplumsal uzlaşı ve barışın sağlandığı, haklının hakkını aldığı, suçlunun cezasını çektiği bir devlet anlayışıdır.
Adaletin Unsurları
Adalet kavramı da tarih boyunca değişik şekillerde tanımlanmıştır. Teorik tartışmalara girmeden adaletin unsurlarını aşağıdaki gibi sayabiliriz.
1- Adalet benzer durumda olanlara eşit davranmaktır. Eşitlik ilkesi adaletin en önemli unsurlarındandır.
2- Nasafet, hukukun genel kurallarını uygularken özel durumların neden olabileceği haksızlıkları gidermeye yönelik uygulamalardır. Esasında eşitliği özel durumlara uygulanmasıdır. Pozitif ayrımcılık da denebilir. İşe alımda özürlülere özel kota getirilmesi nasafet gereğidir.
3- Haklıya hakkını vermektir. Herkese layığını vermektir. Hakkın yenmemesidir.
4- Suçluya cezasını vermektir. Suçlunun cezalandırılmadığı yerde devlet görevini yapmıyor demektir. Suçlunun cezalanmaması masumun cezalanması anlamındadır.
5- Toplumda güvenliği ve düzeni sağlamak adaletin görevidir. Güvenliğin ve düzenin olmadığı yerde adaletten söz edilemez. Adaletin olmadığı yerde şiddet ve zulmüm egemen olur.
6- Adalet toplumsal vicdanı teskin eder. Temel hak ve hürriyetleri koruyarak insan iradesinin saygınlığını muhafaza eder.
7- Adaletin bu görev ve unsurlarını süresinde tekemmül ettirmelidir. Çünkü geciken adalet adaletsizliği doğurur.
E. Zola “Adaletin olmadığı yer vatan değildir.” demiş. Konfüçyüs ise “Adaletsiz bir devlet vahşi bir hayvandan daha tehlikelidir.” demiştir.
Bu nedenle, hedef adaletli bir devleti inşa etmektir.
Hukuk Üretimi
Pozitif hukuk devletin yetkili organlarınca ürettiği hukuktur. Hukukun sürekli değişen ve gelişen hareketli bir yapısı vardır. Hayatımız değiştikçe hukuk da değişecektir. Hukuk üretiminde adaletin unsurlarına dikkat ederek akla, vicdana, ahlaka ve hayata uygun kurallar koymak gerekir.
Hukuk Üretiminde Kimler Rol Alır?
Pozitif hukuk bir normlar hiyerarşine dayanır. Bir normun kaynağı ve meşruiyeti bir üst normal dayanır. Normlar hiyerarşinin en üstünde Anayasa bulunur. Sonra sırasıyla, kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzük ve yönetmelik yer alır.
Anayasayı kurucu meclis hazırlar. Anayasanın adaleti tam yansıtması ve tam bir sosyal uzlaşı içinde hazırlanması gerekir. Çünkü anayasadan sonra üretilecek tüm normların kaynağını ve meşruiyetini oluşturacaktır.
Anayasa değişikliği ve kanunlar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılmaktadır. Kanun hükmünde kararnameler ve tüzük Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanmaktadır. Yönetmelik ise Başbakan ve Bakanlar tarafından çıkarılmaktadır. Kanun hazırlıkları TBMM’ye kanun teklifi ve kanun tasarısı olarak gelmektedir. Kanun teklifi milletvekilinin TBMM’ye sunduğu kanun projesi, kanun tasarısı ise Bakanlar Kurulu tarafından TBMM’ye sunulan kanun projesidir.
Genelde kanun tasarıları mecliste gündeme alınarak kanunlaşmaktadır. Kanun tasarılarının hazırlanmasında, KHK hazırlıklarında, Tüzük ve Yönetmelik hazırlıklarında kamuda çalışan bürokratlar ve hukukçular etkin rol oynamaktadır.
Adalete uygun mevzuatın çıkmasında hukuk üretiminin mutfağında çalışan bürokrat ve hukukçulara önemli görevler düşmektedir. Çünkü tasarıların taslağı bürokrat ve hukukçular tarafından şekillenmektedir.
Bilindiği üzere adaletsizliğin birincisi adalete aykırı mevzuat oluşturmaktır ikincisi uygularken adalete uygun davranmamaktır. Eğer bu ülkede bir adaletsizlik yakınması varsa bunun içinde hukuk üretiminde rol alan bürokrat ve hukukçuların büyük payı vardır.
Hukuk Üretiminde Hataların Sonuçları
Hukuk üretimde hatalar toplumsal olarak ciddi zararlara yol açar. Bunları şöyle sıralayabiliriz.
1- Adalete uygun olmayan mevzuat, devlete olan güveni zedeler. Kişiler devleti adaletin temsilcisi olarak görmezler.
2- Adaletsiz mevzuat uygulama sorunlarını doğurur. Bu nedenle sık sık mevzuat değişikliği gündeme gelir.
3- Anlaşılmayan, muğlâk, eksik normlar uygulamada ihtilaflara yol açarak her norm uygulaması yargıya taşınır. Hem yargının işi artar hem de vatandaş mahkeme kapılarında sürünür.
4- Kişiler kendilerine uygulanacak kuralı tam açıklığıyla bilemediği için hukuki güvenlik ortadan kalkar.
5- Adaletli kuralların olmadığı yerde ahlak da ayakta kalamaz. Toplumsal barış bozulur.
Hukuk Üretiminde Bürokrat Ve Hukukçulara Düşen Görevler
Adaletli bir mevzuatın olması bu alanda iyi yetişmiş bürokrat ve hukukçular eliyle mümkün olur. Bunları şöyle sıralayabiliriz.
1- Hukuk üretirken şeffaflık esas olmalıdır. İlgili kişilerin görüşleri alınmalıdır. Mümkün olduğunca karar sürecinde en geniş katılım sağlanarak ortak aklı bulmak gerekir. Aksi takdirde farklı beklentiler, dedi kodular, muhalif davranışlar ortaya çıkar.
2- Hukuk üretirken mutlaka düzenleyici etki analizi yapılmalıdır. Mevzuat değişikliğinin muhtemel yan etkileri dikkate alınarak değişikliğin fayda-zarar değerlendirilmesi yapılmalıdır. Böylelikle geriye gidiş önlenerek ilerleme sağlanabilir.
3- Hukuk üretirken kurumlardaki hukuk müşavirleri etkin rol almalıdır. Hukuk müşavirleri sadece hukuk uygulamasında rol alan hukuk teknisyenleri değil, hukukun inşasında rol alan hukuk mimarları olmalıdır. Bu özel nitelik için hukuk müşavirliği bir uzmanlık alanı olan kariyer mesleği haline getirilmelidir.
4- Hukuk üretiminde rol alan bürokratların periyodik zaman aralıklarında TODAİE (Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü tarafından düzenlenecek hizmet içi eğitimlerle temel hukuk bilgilerinin yerleşmesi ve pekişmesi sağlanmalıdır. Böylelikle hukuk üretiminde bürokratlarla hukukçular arasında ortak hukuk dili oluşacak ve uyumlu çalışma mümkün olacaktır.
5- Hukuk üreten bürokrasi ile siyaset kurumu birbirinin tamamlayıcı parçasıdır. Bürokrasi tarafından adalete uygun hazırlanan mevzuat taslakları doğru anlatılıp doğru yönlendirildiğinde de siyaset kurumu tarafından hüsnü kabul görecektir.
Netice olarak hukuk üretiminde rol alan bürokrasinin kalitesi çıkarılan mevzuatın kalitesiyle doğru orantılıdır. Adaletli bir devlet düzeni içinde toplumsal barış ve huzur istiyorsak bu ancak hukuk üretimde rol alan insanların azami dikkat ve özeni göstermesiyle mümkün olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder