BU YAZI, BOŞ BİR ZİHNİN KALABALIKLIĞINDAN İBARETTİR
iühf’ten bir öğrenci
“Yokluk her zaman çoklukla eş anlamlıdır ve
boş bir zihinden daha kalabalık bir şey yoktur.”
Lisans eğitimi boyunca binlerce zihinde ansızın beliren ve ekosu bozuk amfiden içeri girerken, girmeye çalışırken, girmek için canhıraş savaşırken belirdiği hızla uçup giden lakırdılardır.
Her gün zafer takından geçip sağdaki kestane ağacına selam vererek güne başlama hevesi kursağında kalmış yığınların derdi değildir elbette.
Kütüphaneden sınava yakın herkesin eşit olarak değil, şanslıların eşit olarak faydalandığı,kalanların; çınar ağacının o koca yaprağı gibi bu kütüphane senin, şu çaycı benim savrulup durduğu ve adamakıllı hevesinin bir kez daha kursağında kalması önemli bir şey değil. Çünkü sınavlar bitince her şey normale dönecek ve bu döngü bir müddet ertelenecektir.
Anadolu’daki birçok ilçeden daha fazla nüfusa sahip değerlim, gözbebeğim İstanbul Hukuk; sırf namı yürüsün diye yığınları bünyesine dahil etmeyi sürdüredursun ne umduk, ne kurduk, ne bulduk bir bakalım.
Üniversite; lise öğrencisinin zihninde ideal üretim/yaşam yeridir. Lise öğrencisi sorgulamaya, tartışmaya, düşünmeye aç olarak gelir ve doymak ister. Lisans öncesi eğitimde tartışmadan kabullenmeyi, müfredatın gerektirdiği kadarını bilmeyi, düşünüp tartmadan, sorgulamadan ezberlemeyi, fikir beyan etmek yerine mevcut fikirleri taklit etmeyi iyi belledik. Üniversitede kimimiz bu basmakalıp eğitim biçimini özümsemiş aynı yolun yolcusu olmada diretirken; kimimiz de bu durumdan sıyrılıp zihni tatmin etme derdine düşeriz. Düşeriz de lisans eğitim biçimi, lisans öncesi eğitimden çok da farklı bir olanak sunar mı tartışılır.
Bay/Bayan K, günlerinin yoğunluğundan dem vuruyordu. Sabahtan hukuk kliniğine gidecek ve danışman hocasıyla geçen gün hukuki yardım talebinde bulunan danışanın sorunu hakkında yaptığı araştırma ve çalışmaları hakkında fikir alışverişinde bulunacak; ertesi gün de bir sorunun ucundan tutabildiğini hissederek mutluluğun dayanılmaz hafifliğini tadacaktır. Olmadı. Çünkü dünyanın en iyi beş yüz üniversitesinden birinde okuyordu ancak okulun bünyesinde bir hukuk kliniği yoktu. Neyse, o yoksa çalışma gruplarına katılırım dedi. Katılamadı. Çünkü fiziki şartlarının bir dünyayı barındırabileceğine inanılan okulunda nefes alsan içine insan kaçıyordu. Belki de çalışma grupları vardı. Kim bilir sevgili okulunun hangi mahzeninde yer etmişlerdi de gizlice toplanıyorlardı. Ne yapsınlardı, binlerce öğrenci ve hepi topu iki yüz kadar asistan, o kadar iş güç arasında hangi biriyle iletişim kurabilirdi ki. Mühim değil. Farazi dava dersleri talep etti, “İstanbul’da yaşıyorsunuz, dört tarafınız adliyeyle dolu, takip ediniz.” dediler. Derler. Zaten Bay/Bayan K’ karın soru ve sorunları hakkında iki kelam etme çabası beyhudedir. “Şato”nun tavrı nettir. Genel olarak erişilmez, yüksek ‘duvar’lara sahiptirler “her biri” bünyesinde. Elbet istisnalar vardır, duvarlarını saydamlaştıran ve icra ettiği işin maksadını unutmayan.. Onlar iyi ki vardır. Ancak onların da çabası, genel kuralı bozmamaktadır.
Bay/Bayan K’lar, adalet bilinci edinmeden kanun bilinci edindiğinden ve fazlasının yahut gerektiğinin istenmesi yerine eldekini kotarmanın derdine düşer. ‘Mezun olayım da ne var ne yok deneyeceğim’ planı geleceğine dair en net tavırdır. Misal, akademisyen olma niyetindedir ancak mülakatta bu öğrenci bu meslek için uygun mudur, lisans eğitimi süresince bu amaç için bir çaba harcamış mıdır sorgulanır mı, bilemeyiz.
Diyelim ki avukatlık yapacak; nerede yapacak, şartlar nasıl sağlanacak? Malumunuz hukuk fakültesi mezunu ‘sahada pişer’. Bay/Bayan K’ya göre binlerce mezunu olan okulun mezunlar havuzu olsa gerek lisans eğitimi boyunca gerek mezun olduktan sonra çalışma imkanı sağlansa fena olmazdı. Bu da olmadı.
Bay/ Bayan K’ların hiç suçu yok mu? Bay/Bayan K’ların en büyük suçu yeteri kadar ‘diren’memekti. Yerleşmiş ağır aksak işleyen sistem her birini oblomovlaştırdı. Binlerce plana sahip olunmasına karşılık eksiği gediği olanı kabullenmekti.
Nice Bay/Bayan K, bir sabah bu düşlerden uyandıklarında kendilerini bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Önce hareket kabiliyetlerini kaybetti, yavaş yavaş düşüncelerini basitleştirdi ‘yargı ağı’ içinde. Sonra gudubet tavır takındılar. En son insani duyguları yok oldu.
Sonra...
Sonrası için gündeme bakınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder