29 Ağustos 2014 Cuma

Fıkra Gibi Yaşanmışlıklar

Hukuk camiasında yaşanmış olan fıkra gibi ilginç olayları aktarmaya devam ediyoruz.



YOK MU BOŞANMAK İSTEYEEN?

Becerikli ve süratli bir hakim, katip ve mübaşir ekibine sahip mahkeme kadrosu, boşanma davalarını seri bir şekilde karara bağlamaktadır. Duruşma kapısının kenarında duran duruşma listesine de uyulmamakta, hazır beklemekte olan kim varsa onlara öncelik verilerek davalar görülmektedir. Arka arkaya davalar karara bağlandıktan sonra duruşma salonunda ve kapının önünde bekleyen kimse kalmaz, öyle ki mübaşire "bizim duruşmamız vardı" diye soracak kimsecikler kalmamıştır. Mübaşir de hesabı hafiften şaşırdığı için koridora çıkıp bağırır: ".....Aile Mahkemesinde davası olan!" Kimsecikler üzerine alınmaz.

Mübaşir açık olan kapıdan içeri bakar. Teşkilat tam kadro hazır müşteri beklemektedir. Döner tekrar koridora bağırır: 

- Haydi! Yok mu boşanmak isteyeeen?

(2005 Yılında Kadıköy Adliyesinde yaşanmıştır)


------------------------------------------------


İĞFAL NEDİR?

Medeni Hukuk dersinde hoca en arkada sürekli konuşan bir öğrenciyi ayağa kaldırarak sorar:

-Söyle bakalım iğfal ne demektir?

Öğrenci hiç tereddüt etmeden cevap verir:

-Sizin şu anda yaptığınız şeydir, hocam, der.

Şaşıran hoca:

-Nasıl yani diye çıkışır öğrencisine.

Öğrenci:

-Bir kimsenin bilgisizliğinden, tecrübesizliğinden yararlanarak ona zarar veren davranışlarda bulunmaya iğfal denir, der.



------------------------------------------------


TEBEŞİR

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1999 yılında yaşandığı iddia edilen bir olay..
Büyük amfilerden birinde dersini anlatan profesörün gözüne arka taraflarda uyuyan bir öğrenci takılır.Hoca arkaya seslenerek çocuğu uyandırır ve uykusunun açılması için "tebeşirimiz bitti git diğer amfiye sor bakalım fazla tebeşirleri var mıymış?" der. Çocuk bunun üzerine dışarı çıkar fakat aynı amfinin alt kapısından kapıyı çalarak tekrar içeri girer,"hocam tebeşiriniz var mı? " der.  Bütün sınıf kıkırdamaya başlar ve bunun üzerine hoca "yok oğlum bende diğer sınıfa bir öğrenci gönderdim tebeşir alması için" der. çocuk bunun üzerine yine aynı amfinin üst kapısından içeri girer ve "hocam onlarda da tebeşir yokmuş"  der, hocada "biliyorum oğlum onlar da bizden istediler zaten" der ve sınıfın kıkırdamaları kahkahaya dönüşür.



------------------------------------------------


AVUKAT BORÇLU GÖRÜŞMELERİ

Aşağıda bir avukatın alacaklı vekili sıfatıyla borçlularla yaptığı görüşmeler ve bu görüşmeler sonrasında avukatların kendi aralarında yapmış olduğu yorumlar bulunmaktadır. Okuyacaklarınız %99,9 gerçektir  


Alacağı bir mahkeme kararına veya kambiyo senedine dayanmayan alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğünce borçluya gönderilen ödeme emrinin başında ‘İlamsız takiplerde ödeme emri’ yazar.

Borçlu  : Abi bana emsalsiz bir ödeme emri gelmiş.
Avukat : Emsalsiz değil, ilamsızdır o.

Yorum  : Bizim gönderdiğimiz ödeme emirleri emsalsizdir  

……

Borçlu  : Avugat Bey, sizden bir izdihamda bulunmak istiyorum.
Avukat : Tabi efendim, buyrun  

Yorum  : Fazla kalabalık yapmayalım abi…

…….

Borçlu  : Bu konuda sizinle muk.., eee mukaa.., mukavv…, şeyiz işte ya!
Avukat : Evet beyefendi mutabığız  

Yorum  : Mukavvayız diyecektim ama ayıp olur neyse  

……..

Borçlu  : Abi borcunu şu anda öde diyosan, kıyamet kopsa,  Saddam dirilip geri gelse ödeyemem.
Avukat : ??

Yorum  : Abi bu dosyadan bişey çıkmaz, atın gitsin.
…….

Borçluya gönderilen ödeme emrinin üst kısmında Alacaklının adı, altında da adresi bulunur. Bu borçluya gönderilen ödeme emrindeki adres ‘Adnan Kahveci Cad.’ olarak başlamaktadır, onun altında da alacaklı vekili olarak avukatın adı yazılıdır.

Borçlu  : Alöö, kimle görüşüyorum?
Avukat : Buyrun, ben Avukat X.
Borçlu  : Pardon yanlış oldu galiba, ben Avukat Adnan Kahveci beyle görüşecektim.

Yorum  :  
.....

Avukat  : Beyefendi ne yapacaksınız, ne zaman ödeyeceksiniz borcunuzu?
Borçlu   : Abi ortada bi cenaze var, sen imam ben cemaat,  bu cenazeyi kefenleyip saracağız, işi halledeceğiz inşallah.
Avukat  : İnşallah!

Yorum   : Teşbihte hata olmaz… 
……

Borçlu  : Avukat Bey iyi günler, ben şu an şehir dışındayım, yayladayım, bikaç hafta sonra şehre inince ödeme yapacam.
Avukat : Allah Allah, o zaman niye numaranız 0216 ile başlıyor beyefendi? 
Borçlu  : Eeee, kem küm….

Yorum  : Numara görüntüleyen telefonu icat eden kişiden Allah razı olsun  
……. 

Avukat  : İyi günler, ben …. bankasından Avukat ….
Borçlu   : Oh oh !! Allah razı olsun !! Arka arkaya arıyorlar mübarek, şimdi başka bi avukat aradı, o kapattı, sen aradın. Bu ne samimiyettir, kalbim ne kadar temiz görüyor musun??
Avukat  : Arkadaştan aldım numarayı zaten abi, aynı büroda çalışıyoruz.J

Yorum   : Yorum yok  
…….

Ziyadesiyle nazik, bi o kadar da saygılı bir borçlu.

Borçlu   : Avukat Beeey!
Avukat  : Efendim?
Borçlu   : Estağfirullah, ne efendisi..
Avukat  : Buyrun?
Borçlu   : Estağfirullah, ne buyurması..
Avukat  : ??

Yorum   : Abi sen her gün benimle konuşsan bu kadar tevbe-i istiğfarla tüm günahların affolunur valla  
….

Abisi yüzünden borcunu ödeyemediğini söyleyen bir borçlu…

Borçlu   : (Son derece ciddi bir ifadeyle) Avukat Bey benim bir abim var, şu binanın camından aşağı atsan, yapacağı rüzgar bile zarardır inan!

Yorum   :  
…… 

Avukat   : Alo, iyi günler, Alaattin Bey’le görüşebilir miyim?
Bi teyze  : Kardeşim burası Bolu! (der ve kapatır!.)

Yorum    : Demek ki Bolu’da Alaattin ismi kullanılmıyormuş  



------------------------------------------------



SÜRÜM SÜRÜM SÜRÜNDÜRECEKTİM

Bir Ceza Yargıcı bir vesile ile anlatmıştı.

Sayın Yargıç Anadolu'da bir şehirde Ceza Yargıcı iken, bir davanın ilk duruşmasını yapmaktadır. 
Olay basittir. 
Müşteki ve sanık bu ilk duruşmada hazırdır. 
Sanık suçunu ikrar etmiştir. 
Yargıç müştekiye "tanığı olup-olmadığını" sormuş ve Tanıkları bulunduğunu ve de hazır olduğunu öğrenince hemen tanıkları dinlemiştir. 
Bu aşamada toplanacak başkaca da delil kalmadığından dosyayı Cumhuriyet Savcısına tevdi etmiş, Cumhuriyet Savcısı da hemen esas hakkındaki mütalâsını vermiş ve hemen akabinde de Yargıç duruşmayı bitirip, kararını açıklamıştır. 
Karara göre; sanığın suçu sabit görülmüş ve tecziyesine karar verilmiştir. 
Yani dava müştekinin isteği doğrultusunda bitmiştir. 
Yargıç müştekiye dönmüş ve "-tamam dava bitti, sanığa şu kadar ceza verdik" demiş.
Müşteki şaşkınlık içinde Yargıca dönmüş ve "-nasıl yani, dava bitti mi" diye hayretler içinde sormuş.
Yargıç da "-evet bitti, sanığa ceza verdik" demiş.
Müşteki yine "-ama nasıl olur, bir tek duruşmada dava biter mi" diyerek şaşkınlığını sürdürmüş ve "-ben bu adamı mahkemelerde sürüm sürüm süründürecektim halbuki" diyerek, kızgın bir şekilde salondan ayrılmış.



------------------------------------------------


CÜPPE

Bir avukat arkadaşım anlatmıştı...

Avukat arkadaşım duruşma sırasını beklemektedir.

O sırada başka bir davanın duruşması yapılmaktadır.
Yanlar sırasında avukat cüppesi giymiş iki kişi yerlerini almıştır.

Yargıç duruşmaya hemen başlamış ve önce davacı vekilinin kimliğini tespit edip, duruşma zaptına yazdırmıştır.

Sonra da davalı tarafa ait bölümdeki avukata dönmüş ve "avukat bey adınız soyadınız ne" diye sormuştur.

Davalı yan sırasındaki cüppeli kişi ise " ben avukat değilim" şeklinde cevap vermiştir.

Bu yanıt üzerine Yargıcın ve salonda bulunan herkesin dikkatleri bu kişiye yönelmiştir. 

Adam tedirgin bir şekilde devam etmiş; " ben avukat değilim, davalı Mehmet'im" demiştir.

Yargıcın biraz şaşkınlık, biraz da kızgınlıkla " o zaman neden cüppe giydin be adam" diye sorması üzerine;

Adam, korku ve mahcubiyet içerisinde "ne bileyim, herkes duruşmaya cüppe ile giriyordu, ben de cüppe giydim" demiştir.



------------------------------------------------


SAVUNMA DEDİĞİN BÖYLE OLUR

İddiaya göre; erkek olan sanık, bayan memureye "fahişelik yapma" diye hitap etmiş ve memurenin şikayeti üzerine de sanık hakkında "görevli memura, görevi esnasında hakaret yapıldığı" suçlamasıyla ceza davası açılmıştır. 

Bu davada ilginç olan, sanık avukatlarının savunmasıdır. Zira yapılan savunma şeytanın avukatını bile kıskandıracak şekildedir. 

Meslektaşlarımızın savunması aynen şöyledir;

"Müvekkilimiz müştekiye "FAHİŞE" dememiş, "FAHŞELİK yapma" demiştir. "Fahşe"; müvekkilimin doğup-büyüdüğü yöresinde "hırçınlık, kızgınlık" anlamında kullanılan bir kelimedir. Müvekkilimiz müştekiye "fahşelik yapma" diyerek "sakin ol, hiddetlenme" demek istemiş olup, kendisine hakaret etmemiştir.

Dava, sanığın müştekiye; iddiaya göre "FAH-İ-ŞE" mi, yoksa savunmaya göre "FAHŞE" mi kelimesini kullandığının saptanması yönünden, tanıkların dinlenmesi için ertelenmiştir.



------------------------------------------------


GÜL GİBİ GEÇİNİP GİDER!

Bir hakimin kendi mahkemesinde bizzat yaşadığı oldukça komik bir hadise:

Boşanma davası sonuçlanmış, hakim kararı okumuş, davalı koca kararı anlamadığını belirtince, hakim açıklama yapmış:

Sizi boşadım,

Çocuğu anneye verdim, 

Eşinize de ayda 250 TL nafaka verdim. 

deyince, davalı koca: Allah razı olsun hakim bey, ben de ayda 50 TL veririm, gül gibi geçinip gider 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder