Fıkralar






























Bizum Kari
Mahkemede hakim, Temel`e sormuş:                        
- Kiminle evlisin?
- Bizum kariylan!
Hakim sinirlenmiş :
- E, herhalde, sen hiç erkekle evlenen duydun mu?
- Duydum tabi, nasil duymadum!..
- Kim?
- Bizum kari.




Parayı Kim Veriyor
Bir papaz, kilisenin kapısına kocaman levha asmıştı.
-Ben, hepiniz için dua ediyorum
Birkaç gün sonra levhaya yeni bir cümle eklendi.
-Ben, hepinizin haklarını savunuyorum. Avukatınız
Daha sonra doktor da bir cümle ekledi:
-Ben de hepinizin sağlığını koruyorum....Doktorunuz
Sonunda vatandaşın biri bütün bunlara şu cümleyi ekledi:
-İyi hoş, ama hepinizin parasını da ben ödüyorum! Ne böbürleniyorsunuz?


Geçerli Neden
Adamın birinin kafası kızmış, telefonla avukatını aramış:
-Ahmet, dedi. Ben boşanmak istiyorum -Boşanmak mı? Peki, geçerli bir nedeniniz var mı?
-Elbette var! Evliyim


İkizler
Bir mezar taşında, "Burada bir avukat ve dürüst bir insan yatıyor"yazılıydı.
Okuyan biri:
-Bu ufacık çukura iki kişi nasıl sığdırmışlar acaba? Dedi





Son Arzu
Korkulu saat gelip çatmıştı...
İdam mahkumunun saçlarını bile kazımışlardı. Hoca, avukatı, hapishane müdürü, gardiyanlar yanında ayakta bekliyorlardı.
Nihayet, savcı:
-Nedir son arzun bakalım? Diye sordu.
-Müsaade ederseniz Çince öğrenmek istiyorum efendim!




Jüri Üyesi

Teksas`ta bir yargıç, iki avukatla beraber bir cinayet davası için jüri üyelerini seçiyorlardı. Tarafsız jüri bulabilmek için, her jüri üyesi adayını sorguya çekiyorlardı.
-Acaba suçlunun avukatını tanıyor musunuz ?
-Elbette tanıyorum....Hırsızın, yalancının, soyguncunun tekidir.
-Peki, öldürülen adamın avukatını tanıyor musunuz?
-Elbette... O da hırsız, soyguncu ve yalancıdır ...
Tam bu sırada yargıcın sesi işitildi, iki avukata bağırdı:
-Bana bakın, bu bayana, beni de tanıyıp tanımadığını sorarsanız, ikinizi de birer ay hapse atarım ha...


Namuslular Dışarı Çıksın!
Büyük bir avukatın savunması o gün bütün şehir halkını mahkemeye akın ettirmişti. Bir skandal davasıydı bu.
Şehrin bütün şık ve sosyete kadınları da duruşma salonundaydılar. Açık saçık teferruatın konuşulmasına sıra gelince avukat nazik bir lisanla:
-Bütün namuslu hanımların salondan çıkmaları rica olunur, dedi.
Skandalın en can alıcı noktalarını kaçırmaktansa, temiz şöhretini fedaya hazır olan hanımların hiç birinin yerinden kıpırdamadığını söylemeye hacet yok .Avukat birkaç dakika bekledi. Gene bir şey çıkmayınca, yargıç mübaşire emretti.
-Namuslu hanımlar çıktıklarına göre, şimdi ötekileri çıkarın.



Beyinsizde Olur
Yaşlı çiftçi kısa süren bir hastalıktan sonra ölür. Yaşlı çiftçi öldükten sonra çok kapsamlı bir hayat sigortası olduğu meydana çıkar. Ve sigorta şirketi de bu sigortayı ödememenin yollarını aramaktadır. Bunun için en güvendikleri, ağzı çok laf yapan, en hızlı avukatlarından birini poliçenin incelenmesi için köye gönderir. Kanuni işlemler sırasında, hızlı avukat yaşlı çiftçinin ölüm raporunu imzalayan doktoru sorgulamaktadır. "Pekala doktor, çiftçi öldüğünde siz yanında değildiniz, yaşlı çiftçinin şu anda adanın bir başka ıssız köşesinde yaşamadığını nereden biliyorsunuz?" Doktor bir süre düşünür ve "biliyor musunuz, haklısınız. O öldüğünde yanında değildim. O öldükten sonra otopsi sırasında beynini çıkardım ve laboratuarımda formaldehid içinde saklıyorum, bu durumda çiftçinin biryerlerde başarılı bir avukatlık yaptığı kuvvetle muhtemel"




Nerden anlamış
George ve Harry Balonda Atlantik okyanusunu geçmektedirler. George Harry`ye döner ve biraz alçalip nerede olduğumuzu anlayalım der. Harry sıcak gazı biraz kısar ve balon alçalmaya başlar. George "hala nerede olduğumuzu anlayamadım biraz daha alçalalım ve şu aşağıdaki adama soralım" der. Harry adama bağırır "hey bayım nerede olduğumuzu söyleyebilir misiniz lütfen" Adam geri bağırır: "Bir balondasınız ve 100 metre yukardasınız"
George Harry`ye döner ve "Bu adam bir avukat" der. Şaşırır Harry, "nasıl anladın" der. "Çünkü" der George "Verdigi bilgi %100 doğru ve tamamıyla faydasız".



İki Kere İki
       Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, sormuşlar:
      ‘`2 kere 2 kaç eder.``
       Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kağıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ‘`Eminim ki dört eder.``
       Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ‘`Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2`lik bir hata payı olabilir.``
      En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:
‘`Kaç olmasını istersiniz.``



Tarifsiz Mutluluk
Avukat yazıhanesinde telefon çalar, sekreter cevap verir:
- Alo Avukat Refik bey oradalar mı?
- Avukat Refik Bey maalesef vefat etti beyefendi.
-Ah öyle mi peki teşekkür ederim.
Aradan 2 gün geçer aynı kişi yeniden arar:
- Avukat Refik bey oradalar mı?
- Beyefendi Avukat Refik Bey vefat etti.
- Peki, teşekkürler..
3 gün sonra aynı kişi yeniden arar:
- "Avukat Refik Beyle görüşebilir miyim?"
- Beyefendi size 2 defa Refik bey vefat etti dedim, niçin hala arayıp aynı soruyu soruyorsunuz?!?
- Özür dilerim hanımefendi, verdiğiniz cevabı ne zaman duysam tarifsiz şekilde mutlu oluyorum da ondan!

Tanımlı Avukat ile doktorun farkı

Ülkenin birinde bir işadamı yaşarmış. Bu işadamının senelerdir hastalandığında hep gittiği bir doktoru ve her türlü hukuki sorununda başvurduğu bir avukatı varmış. Herzaman onlardan ne kadar çok memnun kaldığını defalarca vurgularmış.
Ancak günün birinde doktor, avukatın kendisinin aldığı ücretten çok daha fazlasını aldığını duymuş; bunu işadamına sormadan edememiş, aldığı yanıt ise gayet ilginçmiş:'Benim bir rahatsızlığım olduğunda hernekadar beni iyileştirmek için elinden geleni yapsan da ben iyileşene kadar hastalığımın acısını çekiyorum; halbuki hukuki bir sorunum olduğunda avukatıma yetkiyi veriyorum bütün sıkınıtıları ona yüklüyorum ve hiç bir rahatsızlık duymaksızın işime devam ediyorum, İŞTE ARANIZDAKİ FARK BU!!!

Tanımlı Fıkralar

Uc bayan bankaci islerinden vakit bulup da tuylerini aldiramazlar. Kendi aralarinda bir gun kararlastirip, is yerinde bu sorunlarini
halletmeye karar verirler.
O gun geldiginde gereken hazirliklar yapilmistir. Ogle yemegi tatilinde hemen ofislerden birine kapanirlar ve hazirladiklari agdayla
isleme girisirler.
Birinci bayan isini bitirdiginde, soyle bir bacaklarina bakar ve der ki:
"Akbank" gibi oldu.
Ikinci bayan da isini bitirip, kendi bacaklarini suzer ve "Sekerbank" gibi oldu der.
Ücuncu bayan altta kalmaz ve : Benimki de "Pamukbank" gibi oldu der.
Onlari saklandigi yerden izleyen kat gorevlisi ise dayanamaz ve der ki :
"Aha bagyan, benimgi de Demirbang gibin oldu"

Tanımlı Cimri avukat

Şehrin hayırsever vakıflarından birindeki çalışanlar sehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış alamamış olduklarını fark ettiler.
Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu;
"-Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir cent bile bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?"
Avukat bir süre düşündükten sonra; "- Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastahane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?"
Görevli utandı; "-Şey, hayır."
"-Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?..."
Görevli utancindan kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti: "-Ya da kızkardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?..."
Görevli yerin dibine geçmisti, sadece,"-Hayır, hiç bir bilgim yoktu ..." diye mırıldanabildi.
Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti: "-Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?"...

SİZ AVUKATLAR
Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni aldığı lüks spor arabasını ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına nasıl gösteriş yapacağını düşünerek arabasından inerken, yoldan hızla geçen bir kamyon sürücü tarafındaki kapıyı kopartır atar.
Avukat derhal cep telefonunu kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde polis olay yerine gelir, fakat daha tek bir soru sormasına fırsat bırakmadan avukat isterik bir şekilde haykırmaya başlar.. Daha geçen gün aldığı arabası mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar ince iş görse gene de eskisi gibi olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka ödettirilmelidir. Avukat kızgın ve öfkeli şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını sallar
__"Siz avukatların bu kadar materyalist olmalarını bir türlü anlayamıyorum. sahip olduğunuz şeylere öyle bağlanıyorsunuz ki, başka birşeyi gözünüz görmüyor..."
__"Nasıl söylersin böyle birşeyi?" diye hayretle sorar avukat. Polis adama acıyarak ve küçümseyerek bakar
__"Sol kolun dirseğinin altından kopmuş görmüyor musun? Kamyon sana çarptığı sırada olmuş olmalı ve sen bana kaportacıdan bahsediyorsun...."

"Aman Allah'ım!" diye bağırır avukat.

"Rolex saatimde gitmiş''.. :D


ABD'de ünlu bir basketbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu. Basketbolcu
yakalanmıştı. Bütün deliller sanığın aleyhine olmasına rağmen sanık avukatı suçlamaları ısrarla reddediyordu. Durusma
Amerikan filmlerindeki gibiydi... Hakkında mahkumiyet kararı verilmesi an meselesi olan basketbolcu sanik sandalyesinde büyük bir soğukkanlılıkla oturuyordu...
Basketbolcunun kucak dolusu para ödeyerek tuttugu avukatı ise jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu:

"Sayin juri, sayın hakim, muvekkilimin suçsuz olduguna yürekten inaniyorum... Buna az sonra sizler de inanacaksiniz... Neden mi? Bakın, şimdi iki dakika içinde duruşma kapısı açılacak ve içeriye gerçek suçlu girip suçunu itiraf edecek..."

Duruşma salonundaki herkesin gözü kapıya kilitlenmişti... Merakla beklenmesine ve aradan beş dakikadan fazla zaman geçmesine rağmen içeri kimse girmemişti... Avukat bir savunma dehasıydı; öldürücü hamlesini yaptı:

"Bakın, aslında siz de maktül kadının müvekkilim tarafından öldürüldüğüne tam olarak inanmıyorsunuz... Zira hepiniz büyük bir merakla içeri girecek kişiyi beklediniz. Masum olan müvekkilimi haksız yere cezalandırmamak için bu tecrübeniz ışığında adaletli bir karar vermenizi talep ediyorum..."

Jüri, verilen aradan sonra kararını açıklar. Sanık suçlu bulunmuştur. Bu etkileyici savunmadan sonra böyle bir karar çıkmasını beklemeyen ve adeta şok olan sanık avukatı mahkeme çıkışında bayan jüri başkanının yanına yaklaşarak sordu:

"Siz de diğer herkes gibi merakla kapıya bakıp beklemiştiniz. Neden böyle bir karara imza attınız?"

"Dogru" dedi jüri başkanı, "Ben de kapıya baktım, ama bir şey dikkatimi çekti, bizim merakla kapıya bakarak beklediğimiz o süreçte muvekkiliniz bir kez olsun kapıya bakmadı!.." 


Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını çağırmış yanına... Bir ricada bulunmuş:

“300 bin dolarlık tasarrufum var... Bunu öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye güvenemiyorum. Size şimdi 100'er bin dolar veriyorum. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin içine koyuverin.”

Adam ölmüş. Üç arkadaş verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak:

“Hastanenin acil ihtiyacı vardı... Onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarfettim, kefene 80 bin dolar koydum.” demiş.

Bu itiraz üzerine Papaz da cesaretlenmiş:

“Ben de aynı günahı işledim... Paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine ancak 50 bin dolar koyabildim...”

Avukat diğer iki arkadaşını uzun uzun kınayıp ayıpladıktan sonra şöyle demiş:

“Ben sözümü aynen yerine getirdim... Kefene 100 bin dolarlık çek koydum!..”

 Sırıtan


Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış alamamış olduklarını fark ederler. Bağış toplama görevini ifa eden kişi zengin avukatın ofisine giderek bağışta bulunması için avukatı ikna etmeye çalışır:

“Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 Dolar. Ancak bugüne kadar hiçbir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?”

Avukat bu soru karşısında sinirlenir:

“Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, erkek kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu? Ya da kızkardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız geride bıraktığını?”

Görevli yerin dibine geçmiştir utancından, suratı kıpkırmızı olur. Sadece, ”Hayır, bunların hiçbirini bilmiyorduk...” diye mırıldanabilir. Avukat onun sözünü keserek devam eder:

”Pekala, ben onlara zırnık para koklatmazken size niçin vereyim?"


Vatandaş, bir avukatın yazıhanesine gelir. Duvarda büyük harflerle şu uyarı yer almaktadır: "Danışmadan ücret alınmaz." Vatandaş, buna güvenerek sorununu avukata açar, avukat da gerekli bilgiyi vatandaşa verir. Ona çay ısmarlar, tüm bu teşrifattan çok memnun olan vatandaş, avukata teşekkür ederek kapıya yönelir. Tam çıkmak üzereyken avukatın uyarısıyla yerinde durakalır:

"Danışma ücretini vermediniz!"

Vatandaş şaşırmıştır: "Aman avukat bey, şuradaki yazıda danışmadan ücret alınmadığı yazmıyor mu?"

Avukat: "Eeee, tamam yazıyor, danışmadan ücret almıyoruz. Ama, danışınca ücret alıyoruz. Sen de danıştın, ücreti öde bakalım! Danışmasaydın böyle bir şey talep etmeyecektim haliyle!" der.


İki avukat birlikte bir lokantaya gitmişler. Çantalarından birer sandviç çıkarıp yemeye başlamışlar. Masalarına yaklaşan garson:

"Burada kendi yiyeceklerinizi yiyemezsiniz!" demiş.

Avukatlar; "Afedersiniz, bilmiyorduk..." demişler ve sandviçlerini değiş tokuş ederek yemeye devam etmişler. 


Avukat hırsızlıkla suçlanan müvekkilini etkileyici bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat yargıca hitaben:

“Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Müvekkilimin kolu, müvekkilimin bizzat kendisi değildir. Dolayısıyla sadece bir kol, yani bir organ tarafından işlenen bir suç için niye bütün bir kişiyi, tüm bir organizmayı cezalandırıyorsunuz?” der.

Yargıç, gülümseyerek, “Peki, o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahkum ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir.” der.

Müvekkil gülümser. Avukatın yardımıyla cezaya çarptırılan takma kolu çıkartıp mübaşire verirler ve keyifle mahkeme salonunu terk ederler.


Bir yıl kış o kadar soğuk geçmiş ki, avukatlar ellerini kendi ceplerine sokmak zorunda kalmışlar.


Mahkemede hakim, Temel'e sormuş:
- Kiminle evlisin?
- Bizum kariylan!

Hakim sinirlenmiş :
- E, herhalde, sen hiç erkekle evlenen duydun mu?
- Duydum tabi, nasil duymadum!..
- Kimmiş?
- Bizum kari!


Önemli bir iş için mülakat yapılacakmış. Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir de avukat başvurmuş. Önce matematikçiyi içeriye almışlar ve bir masaya oturtup, şöyle bir açıklama yapmışlar: "Bu iş için bilgilerini sorgulayan, ezbere bilgiyi daima şüpheyle karşılayan, bilgilerini sürekli yenileyen ve gözden geçiren kişilere ihtiyaç duyuyoruz. Sizin bu iş için uygun bir kişi olup olmadığınızı anlayabilmemiz için lütfen şu soruyu üzerinde etraflıca düşünerek cevaplayınız: 2 kere 2 kaç eder.''

Matematikçi bir süre düşünmüş, önüne kağıt kalemi almış, 10-15 sayfa doldurduktan sonra demiş ki: ‘'Eminim ki dört eder.''

Sonra fizikçiye aynı soruyu sormuşlar. Fizikçi de önce düşünmüş, sonra bir deney düzeneği kurmuş, sağa sola toplar fırlatmış. Yarım saat sonra : ‘'Yaptığım deneylere göre 3,9 ama 0,2'lik bir hata payı olabilir.''

En son avukatı almışlar içeri, sormuşlar soruyu. Avukat hiç düşünmeden etrafına sinsi sinsi bakmış ve sormuş:

‘'Kaç olmasını istersiniz.''

 Sırıtan


Mafya babasının idam ile yargılandığı davada Temel jüri üyesidir.. Bunu öğrenen babanın adamları hemen Temel'e gelerek "- Aman! aman!.. Ne yaparsan yap. En azından cezasını Müebbet'e düşür..." diye tehdit ve baskıda bulunurlar...

Uzun bir yargılamanın sonunda jüri karar için toplantıya çekilir... Uzun tartışma ve münakaşalardan sonra karar açıklanır:

"Müebbet hapis."

Bunun üzerine mafyanın adamları mahkeme çıkışında sevinçle Temel'in boynuna sarılarak kendisini tebrik edip sorarlar: "Nasıl başardın!"

Temel ise kendinden gayet emin ve gururla: "Bütün jüri üyeleri beraat, beraat diye tutturdu, onları müebbete ikna edinceye kadar anam ağladı..."


ABD'de bir mahkeme salonu... Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye yaşlı bir teyzeyi çağırırlar.
Kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır...
- Bayan Jones... Beni tanıyor musunuz? Yaşlı teyze cevap verir :
- Ah evet Bay Williams, sizi çocukluğunuzdan beri tanıyorum. Siz taa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız. Sürekli yalan söylüyordunuz, en yakınım dediğiniz insanların arkasından konuşuyordunuz, 2 dolar fazla kazanmak için herkesi satacak bir karakterdeydiniz...

Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur. Adam ne yapacağını bilemez bir halde kadına tekrar sorar:
- Peki Bayan Williams, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz? Kadın yine cevaplar:
- Elbette tanıyorum. Çocukluğunda ona dadılık yapmıştım... Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir.. Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdığını söylüyor...

Yine herkes şokta... Bütün salonu bir uğultu kaplar...
Hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafin avukatını da kürsüye çağırır ve ikisine de eğilmelerini söyleyerek kulaklarına şunu fısıldar:

- Eğer bu kadına beni tanıyıp tanımadığını sorarsanız mahvederim sizi!


Avukat Tutmuş

Hakim sanığa sordu:
- Karakolda suçunu itiraf etmişsin sen, peki şimdi niye inkar ediyorsun?
- O zaman henüz avukat tutmamıştım da... Haçan şimdi suçsuz olduğuma ben bile inandım!


Hukukla ilgili fıkralar-13   
Televiziyon

Bizim Temel, bir tv kanalında yarışmaya katılır.
Kazandığı parayı eksik verirler.
Temel sebebini sorar.
"E, öyle vergi kesiyoruz" cevabini alır.
Bunun üzerine Temel, avukata başvurur. Avakut ona "televizyonu mahkemeye ver" der.
Aradan zaman geçer, avukat yolda Temeli görür, ona sorar.
Ula televizyonu mahkemeye verdin mi ?
Temel cevaplar.
Verdim ama ertesi cün keri aldim oni.. İnsan yine de televizyonsuz yapamayi uşağum!    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder