Mitoloji biraz gerçek biraz hayali barındıran
bir kavram.Buna büyüklere masallar
da diyebiliriz. Bir ayağı sanatta, bir ayağı
yaşanmış olaylarda olan bir disiplin. Çeşitli
coğrafyalardaki mitolojilere baktığımızda
aralarında bir benzerlik görmekteyiz. Örne-
ğin yazılı ilk belgeleri ortaya koyan Sümerlerdeki
mitolojik olaylar ve kahramanlar ile
Antik Yunan’daki , Hititlerdeki ve Eski Mısırlılardaki
mitolojik olaylar ve kahramanların
benzerlik taşıdıklarını söyleyebiliriz.
Mitoloji öyle bir disiplin ki, tıp, hukuk, askerlik,
aşk, yemek-içmek gibi çeşitli bilim ve
bilgi dallarını da kapsamakta.
Tıptaki mitolojik kavramlara baktığımızda
bir çok psişik sorunun binlerce yıl önce
öykülerde dile getirildiğini görürüz. Hukukta
da bu böyle. Kız kaçırma, cinayet, tecavüz
, hırsızlık gibi konularla bezeli mitolojik öyküler
mitoloji edebiyatını oldukça zenginleş-
tirmiştir.
Günümüzün insanoğlu ile ilkel insanın
kaygısı, korkusu ve hayranlığını gösterdiği
anlar, tabiat olayları karşısında takındığı
tavırlar arasında mitolojik öykülerle bir bağ
kurulmuştur. Sümerlerde, Hititlerde 4000-
5000 yıl önce yaşanan olayları yazma ,
öyküleştirme ve sanat vasıtasıyla anlatma olgusu, günümüzden 2500 yıl öncesinde
Antik Yunanda sanatsallaştırarak anlatma ,
bu öyküleri mitoloji tadında anlatmaya ulaş-
mıştır.
İlkel insanın güneş ile etkileşimi, uçsuz
bucaksız denizler karşısındaki ufaklığı, fırtı-
nalar, depremler, sel felaketleri karşısındaki
çaresizliği hep birer tanrıya ve mitolojik
öyküye bağlanmıştır.
İşte mitoloji böyle bir şey. İçinde insanlık
tarihi gizlenmiş masallar diyarı. Bugün burada
ben sizi bu diyara götürmek istiyorum.
Hukuk ve Mitoloji denince aklımıza hemen
Themis yani eski Yunanlı adalet tanrı-
çası Themis gelir. Themis gözleri bağlı , bir
elinde kılıç , bir elinde terazi tutan şu hoş,
alımlı kadın. Adalet mekanlarında, bir çok
etkinlikte hep Themis’i betimler dururuz.
Themis adaleti simgeler. Terazisi ile haklıyı
ve haksızı tartarak tespit eder. Gözleri kapalıdır.
Çünkü önüne getirilen kişilerin niteliğinden,
cinsiyetinden veya statüsünden
etkilenmek istemez. Tarafsızlıkla işini yapmak
ister. Elinde kılıcı vardır. Çünkü adalet
ancak güçle ve zor kullanılarak yerine getirilebilir.
Kılıç ile suçlunun cezasını vereceğini
anlatır.Antik Yunan’da Themis’in tarafı oldu-
ğu bir çok mitolojik öykü vardır. Themis
Zeus’un Hera’dan sonraki ikinci karısıdır.
Hani şu çapkın, kudretli baş tanrı, Olimpos
ve İda’nın (Kaz dağları) efendisi olan ve Mitolojik
öykülerin baş aktörü Zeus’un.
Zeus öyle renkli ve meşgul bir kişidir ki,
artan anlaşmazlıklardan bunalır ve Hera’nın
da olurunu alarak Themis adlı uzun boylu,
hoş bir tanrıça olan bir kadınla evlenir.
Amacı üzerindeki adalet yükünü atmak,
Themis’in üzerine yıkmaktır. Zeus artık çok
gerekmedikçe ilgilenmeyecektir anlaşmazlık
ve davalarla.
Themis adalet tanrıçası olarak tanınır,
ünlenir. Ancak antik yunana baktığımızda
Themis hiç de bugünkü gibi tasvir edilmemiştir. O zamanki Themis asası, kara bir
giysi içindedir. Kılıç falan da taşımaz. Terazisi
ise yoktur. Themis’e terazi ve kılıç Rö-
nesans dönemindeki ressamlarca yakıştı-
rılmıştır. Ama Bu Themis tasvirinin Hitit ve
Sümer adalet tanrılarına asa taşıması ve
siyah giysileri yönünden benzerlik taşıdığını
söylememiz gerekir.Themis tanrılar mahkemesinin baş yargıcıdır.
Tanrılar arasındaki anlaşmazlıklar
kadar, insanlar arasındaki davaları da çö-
zümler. İşleri yoğun ve önemlidir.
Ama bilmeliyiz ki, Antik Yunan’dan binlerce
yıl önce kurulmuş bir çok medeniyet
vardır. Antik Yunan MÖ 500 lü yıllarda zirveye
ulaşmış , görece yeni bir medeniyettir.
Yani mazisi ancak 2500 yıldır. Anadolu’ya
hatta Mezopotamya’ya baktığımızda, yani
güneşin doğduğu doğuya baktığımızda MÖ
4000-5000 yıllarında yazı bulunmuş, 6000
yıl öncesinden başlayarak büyük bir kültür
devleti oralarda yeşermiş, yaratılmıştır.
Aylardır çeşitli etkinlikler ve ortaya çı-
kardığımız yayınlarımızla anlatmaya çalıştığımız
şey bu. Doğu, yani Anadolu, yani
komşumuz Irak ve dolayları Antik Yunan’ı
yaratmıştır. Devasa Roma İmparatorluğu bizim
topraklarımızdaki kültür ve birikimden
beslenmiştir.
5000-6000 yılı aşkın bir uygarlık serüveni
yaşayan Anadolu ve Mezopotamya bugün
pek ünlü kavram ve olguların atası olarak
tarihte yerini almaktadır.
Yazıyı ilk bulan Sümerler ve onun mirasını
devralıp, dünya imparatorluğu yaratan
Hititler ve Eski Mısırlılar Antik Yunan
ve Roma İmparatorluğunun beslenme ve
esin kaynaklarıdır. Gerçekten de Sümerlere
baktığımızda , adalet tanrısı UTU , Sümer
mitolojisinde adalet işini üstlenmiş bir tanrıdır.
Adalet tanrısı en önemli tanrıdır. Gü-
neş tanrısı ile birdir. Hem dünyayı yönetir ,
hem de adaleti düzenler. Yeryüzündeki yasaları
yapar. İnsanlara , krallara yasalarını,
emirnamelerini ve kararlarını tebliğ eder.Yasaları yapmakla kalmaz. Onları uygular.
Çözümlenmesi gereken ihtilafları , davaları
halleder. Haksızlıklara engel olmak da onun
görevidir. Haksızlıklara engel olmak için bazen
birilerini savunmak zorunda kalır.
Sümer Adalet tanrısı Utu heykel ve yazıtlarda
asası, yüzüğü ve elinde tuttuğu uzun
testeresi ile betimlenir. Asa ve yüzük onun
hakimiyet simgesidir. Etrafındaki güneş ilkel
insanın taptığı en büyük güç olarak gördüğü
ulaşılmazlığı ve kudreti temsil eder. Uzun
testereyi ise adaleti dağıtırken kullanır. Yasaları
keser biçer ve yaratır. Uzun testeresi
ile suçluları cezalandırır. Bu testere gel zaman
git zaman Themis’in kılıcı olmuştur.
Hititlere baktığımızda MÖ 2000 yılları
onların zaferden zafere koştukları yıllardır.
Başkentlerini Anadolu’da Hattuşaş’ta
kurmuşlardır. Hitit hukuku sistematik, çok
yönlü ve dengeli bir hukuk sistemidir. Yazılıdır.
Sözleşme hukuku ve Ceza hukuku
alanlarında önemli aşamalar kaydetmiştir.
Uluslararası hukuk ve diplomasinin yazılı
kurallarının en güzel örneklerini Hitit hukukunda
ortaya çıkmıştır. Böylesine gelişkin
hukuk sisteminin elbetteki hukuk mitolojisi
de vardır. Binlerce yıl önce yazılı hale getirilmesi
ise bir başka önemli özelliği. Hitit adalet
tanrısının adı Şamaş. Eski Türklerdeki
Şaman’ı çağrıştıran bir isim.Şamaş asası , yüzüğü ile hakim bir tanrı.
Şamaş’ın da ince uzun bir testeresi var. Gü-
neş kursu (halesi) onun için de çok önemli.
Şamaş testeresi ile adalet dağıtır. Haklı
ve haksızı bununla birbirinden keser atar.
Yasaları ölçer, biçer ve keser. Hukuk Şamaş
için bir mühendislik işi gibidir. Ölçüsü,
dengesi olan bir iştir, adalet işi. Bu nedenle
asasını dengeli kullanır. Testeresi adil olmak
durumundadır. Yüzüğü bir mühür gibi
parmağında ışıldar. Yaptığı işlere yüzüğü
ile damgasını vurur. Bu yüzük daha sonra
imparatorların, sultanların, padişahların
mührüne, imzasına dönüşecektir. İşte Hitit
mitolojisi bu denli öz su gibidir.Sümer adalet tanrısı Utu ve Hitit adalet
tanrısı Şamaş hem yeryüzünün hem de yeraltının
hakimidir. Utu ve Şamaş gece olduğunda
yeryüzünden yeraltına inerler. Yeraltında
yargılama ve muhakeme yaparlar.
Yeraltında cennet kapısının önünde ölüler
ikinci bir yargılamaya tabi olurlar. Sorguları
yapılır. Adalet tanrısı yardımcıları ile birlikte
ölüleri dinler, yaşarken verdikleri hesap bir
de cennetin kapısında kontrol edilir. İkinci
yargılamadan da beraat edenler, cennete
girerken, suçlu görülenler sonsuza kadar
işkencelere tabi tutulacaklardır.
Antik Yunan’a baktığımızda orada da yer
altında yargıçlık yapan bir tanrının olduğunu
görürüz. Antik Yunanda yer altı yargıcının
adı tanrı Hades’tir. Hades Zeus’un karde-
şidir. Ölen insanlar Hades’in karşısına çıkmak
için cennetin kapısında bekleşirler. Hades
ve 3 kişilik yardımcı yargıçları cennete
kabullerini bekleyen insanların son yargılamasını
yaparlar. Aklanırlarsa onları cennete
alırlar. Eğer mahkum olurlarsa işkenceler
içinde sonsuza kadar kıvranacaklardır.
Ölümden sonra yargılama, hesap verme,
cennetin kapısı ve cennet ile cennete kabul
edilmeyenlerin işkencelerle cezalandırılması
dini kitaplardaki tasvirlere benzerlik taşı-
maktadır.Evet sayın konuklar gördüğümüz gibi
Anadolu ve Mezopotamya mitolojisi, hukuk
varlıkları Antik Yunan’ı ve Roma İmparatorluğunu
derinden etkilemiş, onlara bir çok
konuda aşamadıkları bir alt yapı yaratmıştır.
Bizler avukatız. Hukuk müzesinde avukat
tanrıçaları anlatmadan mitoloji faslını kapatmak
olmaz.
Mitolojide avukatı ilk Eski Mısırlılarda gö-
rüyoruz. MÖ 2000 yılları Mısırlılar için parlak
yıllar. Mısırlılarda da gelişmiş bir hukuk
sistemi var. Yazılı kanunlar var. Mahkeme
binaları, hakimler, avukatlar adalet sistemi
içinde önemli yer tutuyorlar.
Bundan 4000 yıl öncesine gidelim. Eski Mısır’a o firavunlar, katipler ülkesine doğru
bir uzanalım.
Eski Mısır’da , Maat adalet tanrıçası. Kafasında
bir tüy taşıyor. Onun da asası ve yü-
züğü var. Güneş onun için de çok önemli.
Maat mısır mitolojisinde adaleti sağlıyor. Yasalar
yapıyor. Suçluları cezalandırıyor. Maat
yeryüzündeki adalet tanrıçası iken Osiris ise
yeraltındaki adalet tanrıçası . Osiris kuş kafalı,
cetveli olan , teraziden ve tüyden yararlanarak
yargılama yapan bir adalet tanrısı.
Osiris’in hüküm salonu bir çok freske
konu olmuştur. Osiris cennete girmek için
bekleyen ölünün kalbini terazinin bir kefesine
koyar, terazinin diğer kefesine ise tüyü
koyar. Eğer kalp ağır basarsa bu o kişinin
çok suç ve günah işlediğini, ilahi yasaları
çiğnediğini gösterir. Mısır mitolojisine göre ,
suçsuz bir kalp tüyden hafif olmalıdır.Mısır mitolojisinde avukatlar da yer almıştır.
Yeryüzündeki yargılamalarda , avukat
müvekkiline sadece yazılı yardım yapabilir.
Duruşmalarda yanında bulunamaz,
duruşmalarda konuşamaz. Oysa ölen bir
kişi ölüler ülkesine gittiğinde konuşup kendisini
savunamayacağından burada kendisine
yardımcı olarak bir savunman gereklidir.
Bu işi ise ustaphi isimli heykelcikler
yapar. Ustaphi avukat heykelciktir. 30-40
cam boylarında, renkli bu heykelcikler, kişi
öldüğünde onunla birlikte toprağa verilirler.
Ustaphi isimli bu avukat heykelcikler,
öteki dünyada sorgulama esnasında öleni
savunur. Onun yerine konuşur, yaptıklarının
suç olmadığını, ilahi yasaları çiğnemediğini
anlatır. Onun cennete kabulü için çabalar
durur. Arkeolojik kazılar göstermiştir ki, Ustaphi
heykelcikleri bazı mezarlarda tek bir
iken, bazı mezarlarda birden çoktur. Özellikle
firavun mezarlarında çok sayıda Ustaphi
heykelciğinin olduğu tespit edilmiştir. Bu
değişken sayı kişinin zenginlik derecesi ile
ilgilidir. Fakir kimseler tek bir avukat yani
Ustaphi heykelciği yaptırıp mezara koyabilmekteyken,
zenginler birden çok Ustaphi
ile daha etkili savunma yapabileceğini dü-şünerek çok sayıda avukat Ustaphilerden
mezarına koydurmaktadır.
Antik Yunan’a baktığımızda Litai’ler avukat
tanrıça olarak karşımıza çıkıyor. Litai’ler
Zeus’un kızları. Çirkin, topal ve kırışık kızlar
bunlar. Litailerin varlığını Homeros’tan öğ-
reniyoruz. Litai’ler yani Yalvarılar yani Avukat
Tanrıçalar insanların yasaları çiğnememesi
için çabalayıp duruyorlar. Suç tanrısı
Ate’nin insanları kandırmasına engel olmaya
insanları Ateye kanmaması yönünde
iknaya çabalıyorlar. Ate’ye engel olmak da
onların görevi. Eğer insanlar Ate’ye kanıp
suç işlerlerse onları mahkemelerde savunuyorlar.
Zeus’tan , Themis’ten ve diğer davacı
tanrılardan o kişinin affedilmesi için yardım
diliyorlar. Yalvarılar olarak da adlandırılan
Litai’ler bazen de kötü insanların karşısında
, mağdurun yanında yer alıp , suçlunun en
ağır ceza ile cezalandırılmalarını mahkemeden
istiyorlar. Yani bazen sanığı bazen de
mağduru savunuyorlar. Litai’lerin yaptıkları
işlere baktığımızda bugün biz avukatların
yaptıkları işlerle benzerlik taşıdığını görmekteyiz.
Litailer bu nedenle biz avukatların
tanrıçası. Themis daha çok yargıcı, mahkemeyi
temsil ederken avukatları Litai’ler
temsil etmektedir.Litailerin görünümleri çirkin ama, yü-
rekleri saf ve temiz. Topallıkları çok çalış-
maktan. Oradan oraya koşuşturmak onları
topallaştırmış. Yüzlerini kırışıklıkları erken
yaşlanmadan. İnsanların dertlerini almak,
affedilmelerini sağlamak için yalvarmak
onları bedenen yıpratmış bu nedenle elleri
yüzleri kırış kırış. Yaşadıkları acı, keder,
dert üstlenme onları erken çökertmiş. Ama
dediğim gibi yürekleri temiz. Çünkü Litailer
vefakar, cefakar .
Kaynak Linki http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/hgdmakale/2009-1/14.pdf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder